İADE EDİLEN DOSYA • HÜKMÜN SANIK ALEYHİNE DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ

3 Şubat 2020by admin

İADE EDİLEN DOSYA • HÜKMÜN SANIK ALEYHİNE DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ

Özet

ÖZET: Lehe yasa değerlendirilmesi yapılması gerektiğinden bahisle esas yönünden iade edilen dosyalarda temyiz sadece sanık veya aleyte sonuç verecek kişiler tarafından yapılmış ise ilk hükümde verilmiş olan cezadan daha ağır bir cezaya hükmedilemez.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU E: 2010/11-18 K: 2010/17 T: 02/02/10

Sanıklar Cemal, Naşlt ve Veysel’in 765 sayılı TCY’nin 350/1-son ve 80. maddeleri uyarınca l’er yıl 2’şer ay hapis cezaları île cezalandırılmalarına,

Sanıklardan Cemal ve Naşit’in hazırlık savunmaları ve tüm sanıkların yargılama sırasında İzlenen olumlu davranışları lehlerine yorumlanarak TCY’nin 59/2. maddesi gereğince cezalarından 1/6 oranında İndirim yapılarak her bîr sanığın 11 ay 20 gün hapis cezası İle ayrı ayrı cezalandırılmasına;

Sanıklara verilen hapis cezasının süresi ve sanıkların kişilikleri göz önüne alınarak 647 sayılı Yasa’nın 4/1. maddesi gereğince hapis cezasının günü 7.269.000 TL’den paraya çevrilerek, her bir sanığın 2.544.150.000 TL ağır para cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmasına,

Sanıklara verilen para cezasının miktarı itibariyle 647 sayılı Yasa’nın 5. maddesi gereğince birer ay ara ve 6 eşit taksitle tahsiline, taksitlerden birinin süresi içinde ödenmemesi halinde geriye kalan tüm para cezasının sanıklardan tahsiline,

Emanet memurluğunun 2002/492 sırasında kayıtlı 2 adet tabanca ruhsatının iptal edilerek dosyada kanıt olarak muhafaza edilmelerine ilişkin, Bakırköy Onuncu Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 02.02.2005 gün ve 49236 sayılı hüküm, sanık Veysel müdafileri tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın 24.03.2006 gün ve 175979 sayılı yazısı ile yeni yasal düzenlemeler doğrultusundan sanığın hukuki durumunun lehe yasa kapsamında değerlendirilmesi için incelenmeksizin 5320 sayılı Yasa’nın 8/2. maddesi uyarınca mahalline iade edilmiştir.

Bakırköy Onuncu Asliye Ceza Mahkemesi’nce 27.12.2006 gün ve 373-923 sayı ile;

Temyiz edilen kararın henüz mevcudiyetini korumakta olduğu belirtilmek suretiyle lehe yasa karşılaştırması yapılarak bu kez;

‘”Sanıklar Cemal ve Naşit’in, 765 sayılı TCY’nin 350/1-son, 80, 59/2 ve 647 sayılı Yasa’nın 4/1. maddeleri gereğince 2.100’er YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve sanıkların cezalarının 647 sayılı Yasa’nın 5. maddesi gereğince l’er ay ara ve 6 eşit taksitle tahsiline,

Sanık Veysel’in ise 765 sayılı TCY’nin 350/1-son ve 80. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 765 sayılı TCY’nin 59, 647 sayılı Yasa’nın 4 ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.

Sanık Veysel müdafii tarafından temyiz edilen bu hüküm ise dosyayı inceleyen Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi’nce 26.10.2009 gün ve 4922-12474 sayı ile;

“Gerekçeli karar başlığında 11.05.2002 o/arak yanlış yazılan suç tarihinin 06.05.2002 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüş, sanığın mühür fekki ve kavgada korkutmak için silah çekmek suçlarından tekerrüre esas infaz edilmiş sabıkaları nedeniyle 765 sayılı TCK’nın 81/1. maddesi uyarınca cezasının arttırıl maması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, sanıklar Cemal ile Nasit haklarındaki önceki hükmün temyiz edilmeyerek kesinleştiği, dosyanın uyarlama yapılmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iadesi üzerine, tekrar yargılama sürecine dahil edilerek sanık sıfatıyla yargılanmaları sonucu verilen hüküm hukuki değerden yoksun olduğundan tebliğnamedeki bozma düşüncesine ise iştirak edilmemiştir.

Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunması nedeniyle 5728 sayılı Yasayla değişik CMK’nın 231. maddesinin uygulanması olanağı bulunmayan sanık hakkında toplanan deliller karar yerinde incelenip, yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygu/ama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların denetime imkar verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre karar verilmiş ve incelenen dosyaya göre hükümde eleştiriler dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiin in 765 sayılı TCK’nın 59 ve 647 sayılı Yasa’nın 4, 5 ve 6. maddelerinin uygulanmamasının yanlış olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle” onanmıştır.

Yargıtay C.Başsavcılığınca 14.01.2010 ve 32353 sayı ile;

“1- CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması ve gerekçenin 230. maddedeki hususları içermesi zorunludur. Hükmün gerekçeyi içermemesi aynı Yasa’nın 289/1-g maddesine göre (temyiz dilekçesi ve beyanında gösterilmemiş olsa bile) hukuka kesin aykırılık halleri arasında sayılmıştır.

Önceki hükmün temyiz edilmesi sonucu dosyanın 5320 sayılı Yasa’nın 8/2. maddesi uyarınca iade edilmesi üzerine kurulan yeni hükümde de gerekçenin bulunması yasal zorunluluktur. Önceki karara atıf yapılması veya dayanılması suretiyle karar verilmesi hallerinde gerekçe gösterilmiş sayılamaz, zira önceki hüküm ortadan kaldırılmış, yeni bir hüküm kurulmuş durumdadır. Söz konusu karar, gerekçeyi içermemesi nedeniyle CMK’nın 34 ve 230. maddelerine aykırı davranılmıştır, bu durum kesin hukuka aykırılık nedeni oluşturup, hükmün öncelikle bu nedenle bozulmasını gerektirmektedir.

2- Yargılama sırasında sanığın savunması 11.06.2003 tarihli oturumda alınmış, sanık 07.10.2003 tarihli oturuma da katılmıştır. İlk hükmün verildiği 02.02.2005 tarihli oturumda sanık vekili tarafından lehe hükümler ile 647sayılı Yasa’nın 4 ve 6. madde hükümlerinin uygulanması talep edilmiş, yargılama sonunda sanıklar hakkında 765 sayılı TCK’nın 350/1-son ve 80. maddelerince tayin olunan cezadan aynı Yasa’nın 59/2. maddesi uyarınca indirim yapılmış ve sanıklara verilen özgürlüğü bağlayıcı ceza 647 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca ağır para cezasına çevrilmiştir.

Kısa kararın ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasının birlikte değerlendirilmesinden; sanıklar Cemal ve Naşit yönünden, bu sanıkların hazırlık savunmaları ile yargılama sırasında izlenen olumlu davranışlarının, sanık Veysel açısından ise, yalnızca yargılama sırasında izlenen olumlu davranışlarının lehine yorumlanarak her üç sanık hakkında da 765 sayılı TCK’nın 59/2. maddesinin uygulandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca hüküm kısmının bahsedilen 3. paragrafı yanında 4, 5 ve 6. paragraflarda yer alan ve sanık isimlerine yer vermeyip tüm sanıkları kapsayan sanıklara-sanıkların’ ibarelerinin kullanılması da; TCK’nın 59. maddesinin tüm sanıklar, hakkında uygulandığını doğrular niteliktedir. Önceki hüküm yalnızca sanık vekili tarafından temyiz edildiğinden önceki hükümde tayin olunan ceza miktarı kazanılmış hak oluşturmaktadır. Hal böyle iken temyize konu ikinci kararda yalnızca 765 sayılı TCK’nın 350/1-son ve 80. maddelerince uygulama yapılmasının hukuka aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay On birinci Ceza Dairesi’nin 26.10,2009 gün ve 4922-12474 sayılı kararının kaldırılmasına, Bakırköy Onuncu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27.12.2006 gün ve 373-923 sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, lehe temyiz davası üzerine Yargıtay C.Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasa’nın 8/2. maddesine dayanılarak gerçekleştirilen iade üzerine verilen kararın 5271 sayılı CYY’nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca zorunlu gerekçeyi içerip içermediği ve iade üzerine verilen kararda aleyhe bozma yasağına aykırı davranılıp davranılmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Gerek bozma üzerine, gerekse 5320 sayılı Yasa’nın, Anayasa Mahkemesince 07.11.2007 gün ve 26693 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.04.2007 gün ve 127-42 sayılı kararı ile iptal edilen 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, lehe yasa değerlendirilmesi yapılması gerektiğinden bahisle incelenmeksizin iade edilen dosyalarda, iade kararının bozma sonucunu doğurması nedeniyle, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca yürüdüğünü koruyan 1412 sayılı CYUY’un 326. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmiş bulunan, aleyhe değiştirmeme veya aleyhe düzeltme yasağı ilkesi uyarınca, hükmün yalnız sanık tarafından veya onun lehine veya 291. maddesinde gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmesi halinde iade üzerine yeniden verilecek hükümde önceki hükümde tayin edilmiş cezadan daha ağır bir cezaya hükmedilemeyecek ve yine önceki hüküm iade üzerine ortadan kalkacağından, yerel mahkemelerce iade üzerine de Anayasa’nın 141, 5271 sayılı CYY’nin 34, 223, 230, 231 ve 232. maddelerine uygun olarak yeniden hüküm tesis etme zorunluluğu bulunmaktadır. Aksi hal, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca halen varlığını sürdüren 1412 sayılı CYUY’un 326/4, 308/7 ve 5271 sayılı CYY’nin 289/1-g maddelerine açık aykırılık oluşturacaktır.

İncelenen dosyada;

Yerel mahkemece ilk hükümde, sanıklar Cemal, Naşit ve Veysel’in 765 sayılı TCY’nin 350/1-son ve 80. maddeleri uyarınca l’er yıl 2’şer ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verilip, müteakiben sanıklardan Cemal ve Naşit’in hazırlık savunmaları ve tüm sanıkların yargılama sırasında izlenen olumlu davranışları lehlerine yorumlanarak haklarında TCY’nin 59/2. maddesi uygulanmak suretiyle, sanıkların 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hiçbir sanık ayrı tutulmaksızın sanıklar hakkındaki kısa süreli hapis cezalarının 647 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca ağır para cezasına dönüştürülmesine ve aynı Yasa’nın 5. maddesi uyarınca taksitlendirilmesine

karar verilmesine karşın, lehe temyiz davası üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığı’nca 5320 sayılı Yasa’nın 8/2. maddesine dayanılarak gerçekleştirilen ve lehe bozma kapsamında değerlendirilmesinde zorunluluk bulunan iade üzerine, bu kez haklarındaki hükümler kesinleşen sanıklar Cemal, Naşit hakkında da yeniden hüküm verilmesi, Veysel hakkında kurulan hükümde ise, kazanılmış hak ilkesi nazara alınmaksızın sanık hakkında, 765 sayılı TCY’nin 59″Ub 647 sayılı Yasa’nın 4 ve 6. maddelerinin uygulanmamasına karar verilmesi, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’un 326. maddesinin 4. fıkrasına aykırı olduğu gibi, iade üzerine ortadan kalkan önceki hükmün varlığını sürdürdüğü kabul edilerek, Ana-yasa’nın 141, 5271 sayılı CYY’nin 34, 223, 230, 231 ve 232. maddelerine uygun olarak yeniden kurulması gereken hükümde kabul ve nitelendirmeye yönelik hiçbir değerlendirmeye yer vermeksizin, yalnızca lehe yasa karşılaştırması ile yetinen yerel mahkeme hükmü, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca halen varlığını sürdüren 1412 sayılı CYUY’un 308/7 ve 5271 sayılı CYY’nin 289/1-g maddelerine açıkça aykırıdır.

Bu itibarla yerel mahkeme hükmü ve bu hükmü onayan Özel Daire ilamında isabet bulunmayıp, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının yerinde olduğu bu şekilde saptandıktan sonra, yapılan değerlendirmede, suç tarihi olan 06.05.2002 tarihinden itibaren 765 sayılı TCY’nin 350/1-son maddesindeki ceza süresi nazara alınarak, lehe olan 765 sayılı TCY’nin 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresinin Özel Daire incelemesinden sonra 06.11.2009 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu saptanmakla, sanık hakkındaki kamu davasının 5271 sayılı CYY’nin 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay On birinci Ceza Dairesi’nin 26.10.2009 gün ve 4922-12474 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Bakırköy Onuncu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27.12.2006 gün ve 373-923 sayılı hükmünün BOZULMASINA,

4- 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca, yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’un 322. maddesinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na tanıdığı yetki kullanılmak suretiyle, sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, 765 sayılı TCY’nin 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,

5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.02.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

Faydalı Bağlantılar

Sorularınız İçin

Zeki Bulgan İstanbul Barosuna kayıtlı bir Ağır Ceza Avukatıdır.

Copyright © Zekibulgan.av.tr