4. Ceza Dairesi 2018/984 E. , 2018/4556 K.
“İçtihat Metni”
Tehdit ve hakaret suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda sanığın mahkumiyetine dair, İstanbul Anadolu 50. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02/06/2015 gün ve 2015/102 esas, 2015/ 634 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 esas, 2017/ 27775 karar sayılı kararıyla;
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık …’un tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2-Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyizde ise,
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
a)Katılan …’nin yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken itiraz süresinin tefhim yerine ”tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ edilmediği anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlamayacağı gözetilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesi,
b) Kabule göre,
aa-Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, TCK’nın 86/2. maddesi uyarınca hükmolunan kasten yaralama olması, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen bu suç önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması karşısında, kasten yaralama suçu yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu,
bb-02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın
106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’un temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/ 333831 gün ve Temyiz sayılı yazısı ile;
İtiraza konu uyuşmazlık: ”Katılan …’nin yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken, hükmün katılanın yüzüne karşı açıklanırken, itiraz süresinin tefhim yerine ”tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ edilmediği nedenle sanıklar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşip kesinleşmediğine ilişkindir.
Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 231. maddesi;
“(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174’üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.” şeklindedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin 8. fıkrasına suç ve hüküm tarihinden sonra 28.06.2014 gün
ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise CMK’nun 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanacak, ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir.
1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde, yüze karşı verilen kararlarda temyiz isteminin hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
Bunun dışında 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni
oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinde ise kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak, süresinde olması koşuluyla dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka merciye istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı mercii tarafından istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, sanık Kamil Kesme katılan Sanıye Kesme ile evli oldukları aralarında geçimsizlik nedeniyle, ayrı yaşadıkları aralarında boşanma davası bulunduğu, sanık Kamil’in katılan …’ye pek çok defa sinkaflı küfürler ve “seni ayağından vuracağım” şeklinde sözlerle hakaret ve tehditte bulunduğu ve Şüpheli Kamil’in birlikte olduğunu iddia ettiği ancak kendisi tarafından ısrarla yalanlanan diğer sanık … Yurtadur ise kullandığı 0 538 883 76 34 numaralı cep telefonundan katılan …’nin kullandığı 0 534 749 69 93 numaralı cep telefonuna tespit tutanağına geçirilmiş birden fazla tehdit içerikli mesajları gönderdiği ve sanıkların üzerlerine atılı hakaret ve tehdit suçlarını işlediği kabul edilerek, Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31/05/2012 tarih, 2010/1575 Esas, 2010/8031 Karar sayılı kararı ile sanık … ve Kamil Kesme hakkında üzerine atılı tehdit ve hakaret suçlarından, eylemine uyan 1- 5237 sayılı TCK’nun 106/1, 62 md 5 Ay Hapis ve C.M.K’nun 231/5 md HAGB ve 2- 5237 sayılı TCK 125/1, 62 md 75 Gün Adpc ve TCK 52/2 md 1500 TL Adpc ve C.M.Knun 231/5 md HAGB karar verildiği, her iki sanık hakkında verilen HAGB ilişkin kararlar itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Sanık … 5 yıllık denetim süresi içinde hakaret suçunu işlediği ve buna ilişkin yapılan yargılama sonucunda, İstanbul Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/12/2014 tarih ve 2014/680 Esas ve 2014/310 K sayılı ilamıyla, hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleştiği,
5 yıllık denetim süresi içinde işlediği hakaret suçuyla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmesi üzerine, sanık … Yurtadur hakkında Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin)
./..
-6-
31/05/2012 tarih, 2010/1575 Esas, 2010/8031 Karar sayılı kararı tehdit ve hakaret suçundan verilen ve hükmün açıklanmasına karar verilen ilamın açıklanmasına karar verildiği,
Hüküm sanık … Yuttadur tarafından yasal süre içinde temyiz edilmekle yapılan incelemede, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 Esas, 2017/27775 Karar sayılı kararıyla,
1- Hakaret suçuyla ilgili olarak verilen para cezasının kesin nitelikte olduğu ve hükmün temyizi kabil olmadığından temyiz isteminin reddine,
2- Tehdit suçundan yapılan temyiz incelemesinde,
a) Katılan …’nin yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken itiraz süresinin tefhim yerine ”tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ edilmediği anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlamayacağı gözetilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesi,
B) Kabule göre de; 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden bozma kararı verildiği.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 Esas, 2017/27775 Karar sayılı ilamında yer alan bir nolu bozma kararında, Katılan …’nin yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken itiraz süresinin tefhim yerine ”tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ eidlmediği anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediğinin kabulünün hukuka aykırı olduğu,
5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Mahkemece taraflara yapılan bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Maddi olayda, Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31/05/2012 tarih, 2010/1575 Esas, 2010/8031 Karar sayılı kararı ile sanık … ve Kamil Kesme hakkında üzerine atılı tehdit ve hakaret suçlarından, eylemine uyan 1-5237 sayılı TCK’nun 106/1, 62 md 5 Ay Hapis ve C.M.K’nun 231/5 md HAGB ve 2- 5237 sayılı TCK 125/1, 62 md 75 Gün Adpc ve TCK 52/2 md 1500 TL Adpc ve C.M.Knun 231/5 md HAGB karar verildiği, her iki sanık hakkında verilen HAGB ilişkin karar katılan …’nin yüzüne karşı sanıkların yokluğunda verildiği ve sanıklara usulüne uygun tebligat yapılarak tarafların herhangi bir itirazı olmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleştiği,
Bu durumda C.M.K’nun 40/2 maddesinde yazılı kanun yollarının eksik gösterilmesinin katılan … ve sanıklar Seman ve Kamil’e yönelik herhangi bir hak kaybına yol açacak bir hukuka aykırı durumun söz konusu olmadığı,
Sanık …’un 5 yıllık denetim süresi içinde hakaret suçunu işlediği nedenle hakkında C.M.K’nun 231/11 maddesince hükmün açıklanması kararına yönelik, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 Esas, 2017/27775 Karar sayılı bozma kararında, Katılan …’nin yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken itiraz süresinin tefhim yerine ”tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ edilmediği anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlamayacağı gözetilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesine ilişkin bir nolu bozma kararının hukuka aykırı nitelikte olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişikin kararın kesinleşmediğine ilişkin kabulünün hakkaniyete ve hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu açıkça görülmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 Esas, 2017/27775 Karar sayılı bir nolu bozma kararının kaldırılması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapasımına göre,
1- İtirazımızın KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 Esas, 2017/27775 Karar sayılı bir nolu bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık … Yurtadur hakkında Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31/05/2012 tarih, 2010/1575 Esas, 2010/8031 Karar sayılı kararı tehdit ve hakaret suçundan verilen ve hükmün açıklanmasına karar verilen hükmün 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunmasına ilişkin nedenlerle hükmün BOZULMASINA,
4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi,“ isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtirazın, Dairemizin bozma kararının (a) bendine yönelik olduğu anlaşılmakla;
İtiraz, katılanın yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken, olağan itiraz süresinin ”tefhim ” yerine ”tefhim ve tebliğ” tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve gerekçeli kararın da katılana tebliğ edilmediği, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı suç işlemesi nedeniyle hükmün açıklanması hususu değerlendirilirken daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşip kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlayıp başlamayacağına ilişkindir.
III- KARAR
Katılanın yüzüne karşı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken, olağan itiraz süresinin ”tefhim ” yerine ”tefhim ve tebliğ” tarihinden itibaren başlayacağı belirtilerek yanılgılı ifade kullanıldığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usülüne uygun kesinleştirilmemesi nedeniyle denetim süresinin işlemeye başlamayacağı anlaşıldığından,
Dairemizin 13/12/2017 gün ve 2017/4277 esas, 2017/ 27775 sayılı sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 07.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.